25 Şubat 2016

Hayvana Yönelik Şiddet - Aile İçi Şiddet İlişkisi


Kişilerarası Şiddetin Bir İşareti Olarak Hayvana Yönelik Şiddet
Yıkıcı Davranış Bozuklukları çatısı altında ele alınan Davranım Bozukluğu, başkalarının temel haklarını ihlal eden ve/veya yaşına uygun toplumsal değerlerin, kuralların hiçe sayıldığı yineleyici bir davranış örüntüsüdür; saldırganlık, yalan söyleme, hırsızlık, kundakçılık, evden/okuldan kaçma, haneye tecavüz, kavga çıkarmak, güvenliği tehdit gibi davranışları içermektedir (Köroğlu, 2015). Davranım Bozukluğu, aniden ortaya çıkan bir bozukluk değildir, çocuğun veya ergenin gösterdiği şiddet başkalarına zarar verici düzeye ulaşmadan önceki dönemlerde bozukluğun çeşitli belirtileri süregelmiştir (Ercan, 2008), hayvana şiddet de bu belirtilerden biridir. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders - DSM), 1987 yılından beri hayvanlara karşı gösterilen saldırganlığı Davranım Bozukluğu belirtilerinden biri olarak kabul etmekte ve insanlara karşı gösterilen saldırganlık ile birlikte aynı başlık altında ele almaktadır.
Tedavisinde eğitim, ruh sağlığı, gençlerin yargılanması ve çocukların korunması gibi birçok sosyal hizmetin bir arada bulunması gerekir; çocuklarda ve daha az ciddi durumlarda en etkili tedavilerden ikisi, ebeveyn yönetim eğitimi ve problem çözme becerileri eğitimidir (Kırcelli, 2011). Erken müdahale ve koruyucu yaklaşımların tedaviden daha etkili olduğu bildirilmektedir; erken tedavi prognozu olumlu etkilemektedir (Taş, 2004).
Bu çeşit davranış örüntüsünün en keskin formu yetişkinlerde Antisosyal Kişilik Bozukluğu olarak adlandırılmaktadır (Güven, 2013). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile anti sosyal davranış bir arada görüldüğünde; ilk 3 yaşlarında Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun, daha sonra 6 yaşlarında Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu’nun geliştiği görülmekte; bu çocukların %25’i yaklaşık olarak 9 yaşlarında Davranım Bozukluğu geliştirmektedir ayrıca bunların da bir kısmı yetişkinlikte Antisosyal Kişilik Bozukluğu belirtileri göstermektedir (Rhoads, 2006).
Antisosyal Kişilik Bozukluğu, 15 yaşından önce başlayan, yaygın bir antisosyal davranış ve pişmanlık duymadan başka insanların haklarını çiğneme ile belirli bir bozukluktur, ciddi sosyal sorunlara yol açtığından tüm kişilik bozuklukları içinde en önemlilerinden biridir; geçmişte bu hastaları tanımlamak için psikopat, sosyopat, asosyal ya da dissosyal gibi değişik terimler kullanılmıştır (Türkcan ve Yeşilbursa, 2007).
Antisosyal Kişilik Bozukluğu suç ve suçluluk ile yakından ilişkili bir bozukluktur; genel popülasyon içindeki görülme sıklığı erkeklerde %3, kadınlarda %1 iken hapishane ve cezaevi gibi adli ortamlarda istisna olmaktan ziyade bir kuraldır (Engeler, 2005). Önemli özelliği kişinin yaptıkları için asla pişmanlık ya da suçluluk duymamasıdır, başkalarına verdiği zararı kolayca rasyonalize eder, asla ders almaz, ceza vermenin etkisi olmaz, pişmanlık gösterileri genellikle sahtedir (Türkcan ve Yeşilbursa, 2007).
Antisosyal Kişilik Bozukluğu kişinin kendisinden çok topluma huzursuzluk veren, kronik ve tedavi umudu en az olan kişilik bozukluğudur, gidişatı genellikle iyileşmez olarak kabul edilir (Engeler, 2005; Türkcan ve Yeşilbursa, 2007; Noyan, 2008). Erken müdahale önemlidir (Engeler, 2005).
Günümüzde özellikle batılı ülkelerin büyükçe bir kısmında hayvana karşı işlenen suçun insana karşı da işlenen suçlara zemin hazırladığına ilişkin pek çok araştırma yapılmaktadır. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçların değerlendirilmesi mağdur hayvanlara olduğu kadar mağdur insanlara da faydalı olacaktır.
Arluke ve arkadaşlarının (1999) 153 hayvana yönelik şiddet geçmişi bulunan kişi ve 153 kişilik kontrol grubuyla gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarına göre, çocuk hayvan şiddet uygulayıcılarının kontrol grubuna göre yetişkinlikte kişilerarası şiddet uygulama oranı daha fazladır. Bunun yanı sıra haneye tecavüz, madde kullanımı ve toplum düzenini bozma suçlarına eğilimleri de daha fazladır. Merz-Perez ve arkadaşları (2001) 45 şiddet suçları işlemiş ve 45 şiddet içermeyen suçlar işlemiş toplam 90 hükümlüyle gerçekleştirdikleri bir çalışmada, çocuklukta hayvana eziyet ile sonradan insana yönelik şiddet arasında belirgin bir ilişki saptamışlardır, bu ilişki ev hayvanlarına zulüm söz konusu olduğunda daha da belirgindir. Ayrıca, şiddet suçları işlemiş hükümlülerin çocukken hayvanlara uyguladıkları şiddet yöntemleri ile daha sonra insanlara uyguladıkları şiddet yöntemleri birbirine benzemektedir.
Tallichet ve Hensley (2004) tarafından 261 erkek hükümlüyle gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları, çocukluk çağında hayvana yönelik tekrarlayan şiddetin yetişkinlikte insanlara yönelik tekrarlayan şiddetin iki belirleyicisinden biri olduğunu saptamışlardır, diğer belirleyici ise çok sayıda kardeşe sahip olmaktır. Overton ve arkadaşları da (2012) benzer şekilde çocuklukta uygulanan hayvanlara yönelik şiddetin yetişkinlikte insanlara yönelik tekrarlayan şiddete dönüşme olasılığının yüksek olduğunu bulmuşlardır. Araştırmaya katılan 180 hükümlünün 2/3’ü çocukluklarında eğlence için hayvana şiddet davranışı sergilediklerini, yaklaşık 1/4’ü öfke veya taklit motivasyonuyla hareket ettiklerini ve sadece 1/5’i hayvandan nefret ettikleri için hayvana şiddet uyguladıklarını belirtmişlerdir.
Ressler ve arkadaşlarının (1988) 28 cinsel suç failini inceledikleri çalışmada %36’sının çocuklukta ve %46’sının ergenlik döneminde hayvanlara eziyet fiilleri işlemiş oldukları tespit edilmiştir, ayrıca seri katillerin geçmişlerinde hayvana yönelik şiddet uyguladıklarına dair birçok çalışma bulunmaktadır (aktaran Becker ve French, 2004). Verlinden ve arkadaşları (2000) ise okul saldırılarında bulunan gençlerle yaptıkları bir çalışmada, neredeyse yarısının geçmişinde hayvana yönelik şiddet bulunduğunu saptamışlardır.
Benzeri tüm çalışmaların sonuçları değerlendirildiğinde; çocukların hayvanlara yönelik şiddetinin küçümsenmemesi veya görmezden gelinmemesinin gerektiği, erken müdahalenin önemli olduğu ve bu anlamda hayvana yönelik şiddetin belirleyicilerden biri olduğu, çocuk adalet sisteminde hayvana şiddet uygulayan çocuklar için çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Davranım Bozukluğu’nun ön ergenlik döneminde pik yaptığı (Taş, 2004) ve ergenlerde daha yaygın olarak görüldüğü (Ölçek, 2010) göz önüne alınırsa, hayvana yönelik şiddet söz konusu olduğunda özellikle güvenlik tedbiri uygulamasının zorunlu olmadığı 15-18 yaş çocuk grubu için de çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin ve tüm yaşlar için özellikle de danışmanlık tedbirinin uygulanması çok önemlidir.
Çocuk ve hayvan ilişkisine bir başka açıdan bakarsak, hayvan sevgisi çocuğun yaşamında oldukça önemli role sahiptir. Hayvan besleyen çocukların iletişim becerileri artmakta, yalnızlık duyguları ile birlikte agresif davranışları azalmakta, kendine güven duyguları gelişmekte ve diğer insanlarla ilişkilerinde kendilerini ifade etmeleri kolaylaşmaktadır; çocuklar, hayvanlarla kurdukları ilişki sayesinde çevrelerine karşı sosyal duyarlılık göstererek saldırganlık gibi antisosyal davranışlardan kaçınmakta, prososyal davranışlar geliştirmektedirler (Ateş, 2005). Bu nedenle ebeveynler çocuklarına hayvanlardan korkmayı veya iğrenmeyi değil onları sevmeyi ve yaşamlarına saygı duymayı öğretmelidirler ve çocuklar için hayvanlarla ve doğayla ilişkilerini iyileştirmek ve/veya geliştirmek üzere eğitim programları hayata geçirilmelidir.
Hayvana Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddet İlişkisi
Hayvana yönelik şiddet ile aile içi şiddet arasında, aile içi şiddetin hayvana yönelik şiddete yansıması ve aile içi şiddetin bir görünümü olarak hayvana yönelik şiddet olmak üzere iki yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Hayvana yönelik şiddet, aynı zamanda kadına ve çocuğa yönelik aile içi şiddetin bir belirtisi olabilir.
Çocuk açısından aile içi şiddetin üç boyutu vardır; birincisi çocuğun aile içinde ebeveynleri arasında yaşanan şiddet olaylarına şahit olması, ikincisi çocuğun ebeveynlerinin şiddetine maruz kalması ve üçüncüsü her ikisini de yaşamasıdır (Gümüş, 2011). Baldry (2005) tarafından 9-12 yaşları arasındaki 268 kız ve 264 erkek çocuğu ile yapılan çalışmanın sonuçları, ebeveynlerinden birinin diğerine veya birilerinin hayvana şiddet uyguladığına şahit olan erkek veya kız çocuklarının böyle bir deneyime sahip olmayan akranlarına göre hayvana şiddet uygulama ihtimallerinin üç kat fazla olduğunu göstermektedir. DeViney ve arkadaşlarının (1983) çocuk istismarının görüldüğü 53 aileyi inceledikleri çalışmada da çocuk istismarı ile hayvana uygulanan kötü muamele arasında bir ilişki olduğunu saptanmıştır. Ailelerdeki hayvana kötü muamele vakalarının %14’ünün uygulayıcısı, istismar edilen çocuğun kendisidir. Çocuklar yaşadıkları acıyı, acizliği hayvanlara yansıtmaktadır.
Diğer yandan, ev hayvanları aile içi şiddetin görünmeyen mağdurlarıdır. Flynn (2000) tarafından aile içi şiddet nedeniyle sığınma evinde kalan 107 kadınla gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre evcil hayvan sahibi olan kadınların %46,5’inin eşleri kadınları ev hayvanına zarar vermekle tehdit etmiş ve/veya hayvana zarar vermişlerdir. Veriler evcil hayvanların, maruz kaldıkları şiddetle baş etmelerinde kadınlar için oldukça önemli duygusal destek kaynakları olduklarını açıkça ortaya koymaktadır. Bu özellikle hayvanların da şiddete maruz kaldığı durumlarda daha da belirgindir.
Aile içi şiddetin bir görünümü veya başka bir deyişle silahı olarak hayvana yönelik şiddet, Ascione ve arkadaşları (2007) tarafından yapılan bir araştırmada da çalışılmıştır. Aile içi şiddet nedeniyle sığınma evlerinde bulunan 100 kadın ve aile içi şiddet veya sığınma evi geçmişi olmayan 120 kadınla yapılan çalışmada aile içi şiddet nedeniyle sığınma evlerinde bulunan kadınlar açısından yüksek oranlarda eşin ev hayvanına yönelik şiddeti, eşin ev hayvanına zarar verme tehdidi ve diğer aile bireyleri tarafından hayvana yönelik şiddeti saptanmıştır. Sığınma evlerindeki kadınların büyük bir çoğunluğu evcil hayvanlarına duygusal anlamda çok yakın olduklarını ve hayvanlarının maruz kaldığı şiddet nedeniyle perişan olduklarını belirtmişlerdir. Çocukların da hayvanlara uygulanan kötü muameleye şahit oldukları ve çoğunun bu deneyimden dolayı sıkıntı yaşadıkları, yarısından fazlasının hayvanları maruz kaldıkları kötü muameleden korumaya çalıştıkları belirtilmiştir. Sığınma evi grubunun bir kısmı ise evcil hayvanlarının sağlığından şüphe ettikleri için sığınma evi seçeneği ertelediklerini ifade etmişlerdir, bu durum özellikle çocuğu olmayan kadınlar için daha çok geçerlidir.
Simmons ve Lehmann (2007) ise aile içi şiddete maruz kalan 1,283 kadınla yaptıkları çalışmada ev hayvanlarına da şiddet uygulayan eşlerin kadınlara daha fazla ve çeşitli şiddet uyguladıklarını, aynı zamanda daha fazla kontrol davranışı sergilediklerini tespit etmişlerdir. Hayvana şiddet uygulayan erkekler, hayvana şiddet uygulamayan erkeklere oranla kadınlar için daha yüksek risk barındırmaktadırlar.
Hayvana zarar verme tehdidi ve/veya zarar verme ısrarlı takip ve taciz (stalking) vakalarında da karşımıza çıkmaktadır (Doğan, 2014; Simmons ve Lehmann, 2007).

9 Şubat 2016

Çocuk ve Aile İçi Şiddet


Şiddet duygusal, fiziksel, sözel, ekonomik ve cinsel dahil olmak üzere pek çok boyutta karşımıza çıkmaktadır. Çocuğa uygulanan şiddet eylemlerinin en yaygını ise, aile içinde yaşanan şiddet olaylarıdır.

Çocuklar aile içindeki şiddetten doğrudan, fiziksel olarak yaralanarak etkilenebilir. Şiddet uygulayan kişi, bir başka aile bireyine duygusal olarak zarar vermek ve istediklerini yapmaya zorlamak amacıyla, çocuğa bilerek ve isteyerek zarar verebilir. Bunun yanı sıra, şiddet uygulayan, bir başka aile bireyine saldırırken çocuğa istemeyerek ya da bilerek zarar verebilir. Ayrıca, yaşça küçük çocuklar anne kucağındayken, anne saldırıya uğradığında, saldırıdan zarar görebilir. İleriki yaşlardaki çocuklar ise, aile bireyleri arasındaki şiddete müdahale etmek isterken zarar görebilir.

Çocuklar aile içindeki şiddetten, şiddete tanık olarak da etkilenirler. Pek çok ebeveyn, şiddeti çocuğundan gizleyebildiğini düşünse de, çocukların çok büyük bir kısmı bu durumun farkındadır. Çocuklar şiddet anını görmeseler de bağrışmaları duyarlar, şiddetin beden üzerindeki izlerini yani yaraları, morlukları görürler.

Her iki durumda da çocuğun kendine saygısı, büyüklere duyduğu güven duygusu ve yaşam sevinci yara alır.

Eşleri tarafından şiddete maruz kalan kadınların kendi çocuklarına daha ağır cezalar verdikleri ve kötü muamelede bulundukları saptanmıştır. Ailede yaşanan olaylardan erkek çocuklar, erkeklerin kadınlara istedikleri gibi davranmaya hakları olduğunu, kız çocuklar ise kadınların istismarcı davranışlara katlanmaları gerektiğini düşünür. Şiddet görerek büyüyen çocuklar, ileriki yaşamlarında problemli ilişkiler yaşama riskiyle karşı karşıyadır.

Aile içi şiddetin yaşandığı evlerde,
  • Çocuklar anne baba arasındaki gerginliğe yol açmakla suçlanırlar.
  • Çocuk evin içinde korku duyarak dolaşır.
  • Evdeki mutsuzluk nedeni ile çocuğun yeme, içme, bakım ve temizlik ihtiyaçları ihmal edilebilir, okul durumu takip edilmez veya çocuğun uykuları bölünür, ders çalışamaz.
  • Çocuğun duygusal ihtiyaçları karşılanamaz; üzüntüsü, sevinci, korkusu, endişesi yetişkinler tarafından fark edilmez.
  • Çocuğun kavgalar sırasında taraf tutması istenir.
  • Çocuğun şiddet gören kişiyi koruması, rahatlaması veya şiddet gösteren kişiyi sakinleştirmesi beklenir.
  • Şiddet gösteren ebeveyn sık sık çocuğa kendisinin ne kadar haklı olduğunu anlatmaya çalışır ve çocuğun kafası karışır.
  • Çocuk şiddet anında annesini ve kardeşlerini korumaya çalışır.
  • Çocuk aşağılamaları, hakaretleri duymak ve dayak, tekme, tokada seyirci olmak veya bunları kendisi yaşamak zorunda kalır.

Evlerinde şiddetle iç içe yaşayan çocuklar,
  • Ailede yaşanan şiddet ve şiddeti durduramamak ile ilgili suçluluk duyguları yaşayabilirler. Şiddetin sorumluluğunun kendilerinde olduğunu düşünebilirler.
  • Ailesi adına üzüntü, anne babasına karşı duygularda karışıklık, terk edilmekten korkma, duygularını ifade etmekten korkma, yaralanmaktan korkma, yaşamındaki şiddet ve karmaşa nedeni ile kızgınlık duyma, çaresiz ve güçsüz hissetme, evde olan bitenlerden utanma gibi duygular yaşayabilirler.
  • İhtiyaçlarını karşılamak için sevdikleri insanlara vurmanın normal olduğuna inanabilirler.
  • Saldırganlık ya da aşırı pasiflik, okulda başarısızlık veya başarı için aşırı gayret, okula gitmeyi reddetme, başkalarını memnun etmek için aşırı çaba gösterme, duygusuz davranma, içine kapanma, donukluk, her şeyi "siyah ya da beyaz" görme, aşırı ilgi çekme davranışları, yalan söyleme, uyku sorunları, kabuslar, altını ıslatma, kontrol edilememe, sınırlarını bilmeme, yönergeleri yerine getirememe gibi davranışsal sorunlar gösterebilirler.
  • Arkadaşlarından ve akrabalarından uzak durma, ilişkilerinde genellikle kavgacı olma, çok çabuk arkadaş olup arkadaşlıklarını aniden bitirme, kızgınlığını kontrol edememe, uzlaşma becerileri gösterememe, şiddet içeren ilişkiler içine girme ve bu ilişkilerde ya ezen ya da ezilen taraf olma, arkadaşlarla aşırı sert oyunlar oynama gibi sosyal problemler geliştirebilirler.
  • Baş ağrısı, karın ağrısı gibi ağrı şikayetleri, sinirlilik, gerginlik, kısa dikkat, yorgunluk ya da aşırı enerji, sık hastalanma, kişisel temizliğine dikkat etmeme, yatak ıslatma veya parmak emme gibi yaşından küçük davranışlara geri dönme, acıya karşı duyarsızlık, tehlikeli oyunlar oynama ve etkinliklerde bulunma, kendine zarar verme gibi fiziksel belirtiler gösterebilirler.

Aile içi şiddetin çocuğun üzerindeki etkisi çocuğun yaşına, şiddete maruz kaldığı ya da şahit olduğu süreye, çevresindeki kişilerin şiddeti nasıl yorumladığına göre farklılık gösterir.

Çocukların şiddete tanık olduğu ya da maruz kaldığı ailelerde duruma erken müdahale edilmesi çok önemli bir noktadır. Erken müdahale, çocukların şiddetle sağlıklı bir şekilde baş edebilmelerini ve sağlıklı bireyler olarak yaşamlarına devam etmelerini sağlayabilir.

Çocukları şiddetten korumanın tek yolu şiddeti durdurmaktır.

Şiddeti durdurmak mümkün değilse, çocuğu şiddetten uzaklaştırmak gerekir.

“Çocuğum için katlanıyorum” düşüncesi çocuğa çok daha büyük zarar vermektedir.



3 Şubat 2016

Aile İçi Destek


Aile içi şiddete maruz kalan kadınlar için kendi ailelerinden (anne, baba, kardeş, akraba vb.) destek alıp almamaları oldukça önemlidir. Ancak Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü ve T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’nın (2015) sonuçlarına göre şiddete maruz kalan kadınların, büyük oranda şiddeti kimseye anlatmadıkları ve şiddetle kendi başlarına mücadele etmeye çalıştıkları görülmektedir. Şiddet mağduru kadınların %39’u şiddete tanık olan ya da şiddetten haberdar olan kişilerden hiçbirinin kendilerine yardım etmediklerini açıklamışlardır.

Eşinden şiddet gören kadına yardım etmeyen ailelerin birçoğunda “kocandır, döver de sever de” düşüncesinin yaygın olduğu görülmektedir. Bu düşüncenin hakim olduğu ailelerin çoğunda aile içi şiddet yaygındır, baba anneye şiddet uygulamıştır ya da uygulamaktadır. Bu ailelerde erkeğin eşine şiddet göstermesinin doğal olduğu, kadının buna ses çıkarmaması gerektiği düşünülmektedir.

Ailelerin bir kısmı çocukları erkeğin soyu olarak algılamakta ya da çocuklara bakamayacaklarını söylemektedirler. Ancak çocukları evde bırakıp gelirse kadını eve kabul edeceklerini söylemektedir. Kadınların büyük bir kısmı çocuklarını bırakmak istemediklerinden şiddet gördükleri evde yaşamaya devam etmektedir.

Kocanın şiddetine kadının ailesinin maruz kaldığı da görülebilmektedir. Özellikle kadın evi terk edip ailesinin yanına gittiğinde, koca aileyi tehdit etmekte veya eşyalara zarar verebilmektedir. Bu durumda ya aile kocanın korkusundan kadına yardım edememekte ya da kadın ailesinin zarar görmesinden korkup yaşadığı şiddete boyun eğmektedir.

Şiddet gösteren erkeklerin çok büyük bir kısmı eşlerine duygusal ve sosyal şiddet uygulamaktadırlar. Eşlerinin aileleriyle iletişim kurmalarını engellemekte, iletişim kurduklarında cezalandırmakta veya iletişim kurdukları zaman ailelerine zarar vermekle tehdit etmektedirler. Aileler ise evde yaşananları bilmediklerinden, kadının kendileriyle iletişim kurmak istemediğini düşünebilmektedirler. Bu da kadın ile ailesinin arasını açmaktadır.

Aile içi şiddete maruz kalan kadın, birçok nedenden dolayı kocasını terk ettikten bir süre sonra şiddet gördüğü eve geri dönmektedir. Bu nedenler genellikle ailenin anlayamayacağı kadar karıştırıcıdır, bu yüzden yardım ettikleri halde şiddet gördüğü eşine geri dönen kadına karşı “kızgınlık” duyulabilmektedir.

Bir Yakınınız Aile İçi Şiddete Maruz Kalıyorsa

  • Onun için yapabileceğiniz en önemli şey onu dinlemek olacaktır. Konuşmak için zorlamayın, ayrıntılı sorular sormayın. Kendi istediği kadar açılmasına izin verin. Suçlamayın ve korkusunu küçümsemeyin.
  • Şiddet gören bir yakınınız size açıldığında elinizden bir şey gelmediğini düşünebilirsiniz. Ancak yardımcı olmak istediğinizi belirtmeniz onun yalnızlık ve çaresizlik duygusunu azaltacaktır.
  • Onu sık sık ziyaret edin veya davet edin, bağlantınızı koparmayın.
  • Ona evliliği ile ilgili ne yapması gerektiğini siz söylemeyin. Kendisi veya çocukları için ne yapabileceğine karar vermesine yardımcı olun. Eğer eşinden ayrılmak istemiyorsa ve eşini affetmeye hazırsa, onun bu kararına saygı gösterin ama şiddet göstermenin yanlış bir şey olduğunu ve suç sayıldığını da vurgulayın. Eğer tanıdığınız eşinden ayrılmaya karar verdiyse kesinlikle ona şiddete katlanmaya devam etmesini önermeyin.
  • Eğer eşi, sizin önünüzde onu azarlıyor, aşağılıyor veya ona vuruyorsa bunu onaylamadığınızı açık bir şekilde belirtin.


2 Şubat 2016

Şikayetçi Olmaya Karar Verirseniz


Aile içi şiddet vakalarında aile bireyleri ya da eşler çoğu zaman kadınları içlerinde bulundukları koşullardan kurtulup yardım talep edemeyecek derecede fiziksel, psikolojik ya da ekonomik olarak kontrol etmektedir. Aynı zamanda yaşadıkları şiddeti bildirmek isteyen kadınların önündeki temel engellerden biri özellikle polise duyulan güvensizliktir. Kadınların büyük bir kısmının polisin kendilerine yardımcı olmayacağını düşündükleri görülmektedir, bu nedenle kadınlar yardım istemekte tereddüt ettiklerini belirtmektedirler.

Aile içi şiddete maruz kalan kadınlar zaman zaman polisin kendilerini geri çevirdiğini bildirmektedir. Bunun nedeni polisin bilgi eksikliği, aile içi şiddete bakış açısı veya kadının yüksek beklentisi olabilir. Ancak nedeni ne olursa olsun polis tarafından bir kez geri çevrilen veya eşiyle barıştırılan kadın genellikle bir daha polise başvurmamayı tercih etmektedir. Aynı şekilde bu kadınların öykülerini duyan diğer kadınlar da polise gittiklerinde yardım alamayacaklarını düşünmektedirler.

Şikayetçi olmaktan çekiniyorsanız, şiddet gördüğünüzü söylediğiniz anda polis de jandarma da işlem yapmak zorundadır. Hatta görünür bir darp izi varsa, hiçbir şey söylemeden bu izi polise veya jandarmaya göstermeniz bile işlem yapılması için yeterli olacaktır.

Yine de önceden haklarınızı öğrenmenizde fayda vardır, çünkü polisin de jandarmanın da yetkisi de sınırlıdır. Örneğin size şiddet gösteren eşinizi alıkoyma veya sizi evden attığında eşinizden sizi eve geri almasını isteme gibi bir yetkisi yoktur. Polisin veya jandarmanın “biz bir şey yapamayız, mahkemeye başvurun” dediği noktada tutanak tutmasını istemeniz gerekebilir. Tutulan tutanak ve varsa darp raporu mahkemeye başvurduğunuzda işinize yarayacaktır.

Aile İçi Şiddet Nedeniyle Başvurduğunuzda Kolluk Kuvvetlerinin Yapacağı İşlemler Şunlardır;

  • Sizi dinler, şikayetinizin ne olduğunu anlar.
  • Cumhuriyet Savcısı’nı bilgilendirir, onun talimatlarını alır ve adli işlemlere başlar.
  • Mağduriyetinizin tespiti ve gerekli tedavi için sizi en yakın sağlık kuruluşuna sevk eder ve sağlık raporunuzu alır.
  • Olaya karışan tarafları tespit eder, delilleri toplar.
  • İhtiyacınız varsa size ücretsiz avukat görevlendirilmesi için işlem yapar.
  • Olaya ilişkin ayrıntıları kayda geçirir, tutanak düzenler.
  • Sizi “6284 Sayılı Kanun”, diğer yasal haklarınız ve işlemler hakkında bilgilendirir.
  • Size başvurabileceğiniz yerler hakkında bilgi içeren broşür verir.
  • Barınma ihtiyacınız varsa sizi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na yönlendirir. Acil barınma ihtiyacınız varsa ya da yüksek riskli bir durumdaysanız, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi veya 183 ile iletişime geçerek sizi İlk Adım İstasyonu'na götürür.
  • İfadenizi okumanızı sağlar (okuyamıyorsanız size okur).
  • İfadenizin bir kopyası ile tarih ve numarasını size verir.
  • Siz doğrudan başvuramadığınızda bile başkalarının ihbarını ve şikayetlerini değerlendirir.

Lütfen unutmayın, polisin veya jandarmanın “barıştırmak” gibi bir görevi veya yetkisi yoktur. İstemediğiniz halde size arabuluculuk yapılmaya veya şikayetinizden vazgeçirmeye çalışılıyorsa, kabul etmek zorunda değilsiniz. Ayrıca uygulanmadığını düşünüyorsanız polise veya jandarmaya yukarıda sayılan maddeleri hatırlatabilirsiniz. Hatta risk altındaysanız, darp raporu almak üzere hastaneye giderken size eşlik etmelerini isteme hakkınız da vardır.

Acil durumlarda 7 gün 24 saat polis için 155'i, jandarma için 156'yı arayıp yardım isteyebilirsiniz.


KAYNAKLAR
“Kocandır, Döver De, Sever De”, Türkiye’de Aile İçi Şiddet ve Korumaya Erişim, İnsan Hakları İzleme Örgütü Şiddet Raporu, 2011

T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü “Aile İçi Şiddetle Mücadele El Kitabı” (http://www.ksgm.gov.tr/Pdf/siddet_handbook.pdf).


1 Şubat 2016

Uluslararası Hukukta Kadına Yönelik ve Aile İçi Şiddet


Dünya üzerinde tüm kadınlar ırk, sınıf, dil, din, eğitim, sosyal statü vb. gözetmeksizin şiddete maruz kalma riski ile karşı karşıyadır; bu nedenle kadına yönelik ve aile içi şiddetle mücadele sadece ulusal değil uluslararası boyutta da değerlendirilmekte, uluslararası sözleşmeler yapılmaktadır. Uluslararası sözleşmeler, ulusal alanda yasal düzenlemelerin değiştirilmesi ve geliştirilmesinde itici birer güçtür. Anayasamızın 90. Maddesinin 5.fıkrası hükmü gereğince “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletler arası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda” ilgili sözleşme hükümleri esas alınır.

Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi

Kadına yönelik şiddetle mücadeleye zemin hazırlayan sözleşmelerden biri olan ve kadınların insan hakları bildirisi olarak da tanımlanan BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) 1981’de yürürlüğe girmiş, Türkiye 1985 yılında sözleşmeye taraf olmakla CEDAW’ın iç hukuktaki yerini kabul etmiştir. Başta anayasa olmak üzere eşitliğe aykırı tüm yasaların değiştirilmesi, eşitliğin yaptırımcı uygulamalarla sağlanması ve cinslerin birbirine üstünlüğü üzerine kurulmuş tüm gelenek, görenek, örf ve adetin ortadan kaldırılmasını amaçlayan sözleşmenin karar ve önerileri, taraf devletleri “aile içi şiddet, tecavüz, cinsel saldırı ve diğer toplumsal cinsiyete bağlı şiddet biçimlerinin kurbanlarına yeterli koruyucu ve destek hizmetleri sağlamaya” çağırır, vatandaşlık hakları ve siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel haklar alanlarında geniş tanımlamalara yer verir (Ünkap, 2009). CEDAW taraf devletlere fiili uygulamayı değiştirmeye yönelik tüm önlemleri alma yükümlülüğü yüklemektedir. Sözleşmede “kadınlara karşı ayrım” kavramı birinci maddede tanımlanmış, diğer maddelerde sırasıyla yaşamın her alanında her türlü ayrımcılığın kaldırılması amacıyla ve kadın erkek eşitliğinin sağlanması hedefine ulaşılıncaya kadar taraf devletlere kararlı bir eşitlik politikası izlemeleri önerilmiştir (Moroğlu, 2013). CEDAW’ın hazırlanması aşamasında henüz kadına yönelik ev içi şiddet konusunda farkındalık olmadığından Sözleşmede yer verilmemiştir (Ay, 2013).

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi

Kadına yönelik şiddet, özellikle de ev içi şiddet konusunda, uluslararası alanda bölgesel olarak hazırlanmış ilk Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan ve imzalayıp onaylayan ülkelere, fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet türlerini önlemek için gerekli yasal önlemleri alma yükümlülüğü getiren “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, uluslararası hukukta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan ilk sözleşme niteliğini taşımaktadır. Mayıs 2011’de Avrupa Konseyi ülkelerince İstanbul’da imzaya açılan ve Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nde kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlali ve kadına yönelik bir ayrımcılık biçimi olarak ele alınmakta, ısrarlı takip ve zorla evlendirme gibi şiddet biçimlerine ilişkin detaylı tanımlara ve kadına karşı şiddetle mücadele için kapsamlı bir hukuki çerçeve oluşturmak üzere önleme, koruma, kovuşturma ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma politikaları konularına da yer verilmektedir; Sözleşme hem CEDAW’ın güçlenmesine hem de CEDAW’da düzenlenen ayrımcılığın kaldırılmasına eşitliğin sağlanmasına destek oluşturacak niteliktedir (Moroğlu, 2013).

KAYNAKLAR

Ay, N. (2013). Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetle Mücadelede Hukuki Düzenlemeler. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Kadın Hakları Adli Yardım Eğitim Seminerleri; 79-86.

Moroğlu, N. (2013). Kadının İnsan Haklarına Yönelik Uluslararası Sözleşmeler. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Kadın Hakları Adli Yardım Eğitim Seminerleri; 27-40.


Ünkap, Ö. (2009). Türkiye’de Namus Adına İşlenen Cinayetler: Mücadele ve Kazanımlar Kamer Örneği. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Bilim Dalı. İstanbul.


6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun


AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN
ÖNLENMESİNE DAİR KANUN

Kanun No. 6284                                                                                                Kabul Tarihi: 8/3/2012
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Temel İlkeler ve Tanımlar
Amaç, kapsam ve temel ilkeler
MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
(2) Bu Kanunun uygulanmasında ve gereken hizmetlerin sunulmasında aşağıdaki temel ilkelere uyulur:
a) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.
b) Şiddet mağdurlarına verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında temel insan haklarına dayalı, kadın erkek eşitliğine duyarlı, sosyal devlet ilkesine uygun, adil, etkili ve süratli bir usul izlenir.
c) Şiddet mağduru ve şiddet uygulayan için alınan tedbir kararları insan onuruna yaraşır bir şekilde yerine getirilir.
ç) Bu Kanun kapsamında kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve kadınları cinsiyete dayalı şiddetten koruyan özel tedbirler ayrımcılık olarak yorumlanamaz.
Tanımlar
MADDE 2 – (1) Bu Kanunda yer alan;
a) Bakanlık: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını,
b) Ev içi şiddet: Şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti,
c) Hakim: Aile mahkemesi hakimini,
ç) Kadına yönelik şiddet: Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranışı,
d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı,
e) Şiddet mağduru: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişileri,
f) Şiddet önleme ve izleme merkezleri: Şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek ve izleme hizmetlerinin verildiği, çalışmalarını yedi gün yirmidört saat esası ile yürüten merkezleri,
g) Şiddet uygulayan: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışları uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişileri,
ğ) Tedbir kararı: Bu Kanun kapsamında, şiddet mağdurları ve şiddet uygulayanlar hakkında hakim, kolluk görevlileri ve mülki amirler tarafından, istem üzerine veya resen verilecek tedbir kararlarını, ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Koruyucu ve Önleyici Tedbirlere İlişkin Hükümler
Mülki amir tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları
MADDE 3 – (1) Bu Kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak aşağıdaki tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere mülki amir tarafından karar verilebilir:
a) Kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanması.
b) Diğer kanunlar kapsamında yapılacak yardımlar saklı kalmak üzere, geçici maddi yardım yapılması.
c) Psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi.
ç) Hayati tehlikesinin bulunması halinde, ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma altına alınması.
d) Gerekli olması halinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere dört ay, kişinin çalışması halinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek ve belgelendirilmek kaydıyla Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak suretiyle kreş imkanının sağlanması.
(2) Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde birinci fıkranın (a) ve (ç) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde mülki amirin onayına sunar. Mülki amir tarafından kırksekiz saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.
Hakim tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları
MADDE 4 – (1) Bu Kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak aşağıdaki koruyucu tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hakim tarafından karar verilebilir:
a) İşyerinin değiştirilmesi.
b) Kişinin evli olması halinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi.
c) 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunundaki şartların varlığı halinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması.
ç) Korunan kişi bakımından hayati tehlikenin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması halinde ve ilgilinin aydınlatılmış rızasına dayalı olarak 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi.
Hakim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları
MADDE 5 – (1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hakim tarafından karar verilebilir:
a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.
b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhal uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.
c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.
ç) Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması.
d) Gerekli görülmesi halinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin haller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.
e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.
f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.
g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi.
ğ) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi.
h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması halinde, hastaneye yatmak dahil, muayene ve tedavisinin sağlanması.
ı) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması.
(2) Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde hakimin onayına sunar. Hakim tarafından yirmidört saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.
(3) Bu Kanunda belirtilen tedbirlerle birlikte hakim, 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler ile 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre velayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında karar vermeye yetkilidir.
(4) Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hakim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.
Suçlara ilişkin saklı tutulan hükümler
MADDE 6 – (1) Kişinin silah bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasının suç oluşturması dolayısıyla ya da fiilinin başka bir suç oluşturması nedeniyle;
a) Soruşturma ve kovuşturma evresinde koruma tedbirlerine veya denetimli serbestlik tedbirlerine,
b) Mahkûmiyet halinde ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazına ve bu çerçevede uygulanabilecek olan denetimli serbestlik tedbirlerine, ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
İhbar
MADDE 7 – (1) Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. İhbarı alan kamu görevlileri bu Kanun kapsamındaki görevlerini gecikmeksizin yerine getirmek ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etmekle yükümlüdür.
Tedbir kararının verilmesi, tebliği ve gizlilik
MADDE 8 – (1) Tedbir kararı, ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine verilir. Tedbir kararları en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer hakiminden, mülki amirden ya da kolluk biriminden talep edilebilir.
(2) Tedbir kararı ilk defasında en çok altı ay için verilebilir. Ancak şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin devam edeceğinin anlaşıldığı hallerde, resen, korunan kişinin ya da Bakanlık veya kolluk görevlilerinin talebi üzerine tedbirlerin süresinin veya şeklinin değiştirilmesine, bu tedbirlerin kaldırılmasına veya aynen devam etmesine karar verilebilir.
(3) Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.
(4) Tedbir kararı, korunan kişiye ve şiddet uygulayana tefhim veya tebliğ edilir. Tedbir talebinin reddine ilişkin karar ise sadece korunan kişiye tebliğ edilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ilgili kolluk birimi tarafından verilen tedbir kararı şiddet uygulayana bir tutanakla derhal tebliğ edilir.
(5) Tedbir kararının tefhim ve tebliğ işlemlerinde, tedbir kararına aykırılık halinde şiddet uygulayan hakkında zorlama hapsinin uygulanacağı ihtarı yapılır.
(6) Gerekli bulunması halinde, tedbir kararı ile birlikte talep üzerine veya resen, korunan kişi ve diğer aile bireylerinin kimlik bilgileri veya kimliğini ortaya çıkarabilecek bilgileri ve adresleri ile korumanın etkinliği bakımından önem taşıyan diğer bilgileri, tüm resmi kayıtlarda gizli tutulur. Yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilir. Bu bilgileri hukuka aykırı olarak başkasına veren, ifşa eden veya açıklayan kişi hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.
(7) Talep halinde ilgililere kişisel eşya ve belgelerinin kolluk marifetiyle teslimi sağlanır.
İtiraz
MADDE 9 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre verilen kararlara karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde ilgililer tarafından aile mahkemesine itiraz edilebilir.
(2) Hakim tarafından verilen tedbir kararlarına itiraz üzerine dosya, o yerde aile mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması halinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde aile mahkemesinin tek dairesi bulunması halinde asliye hukuk mahkemesine, aile mahkemesi hakimi ile asliye hukuk mahkemesi hakiminin aynı hakim olması halinde ise en yakın asliye hukuk mahkemesine gecikmeksizin gönderilir.
(3) İtiraz mercii kararını bir hafta içinde verir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
Tedbir kararlarının bildirimi ve uygulanması
MADDE 10 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre alınan tedbir kararları, Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlükleri ile verilen kararın niteliğine göre Cumhuriyet başsavcılığına veya kolluğa en seri vasıtalarla bildirilir.
(2) Bu Kanun kapsamında ilgili mercilere yapılan başvurular ile bu başvuruların kabul ya da reddine ilişkin kararlar, başvuru yapılan merci tarafından Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine derhal bildirilir.
(3) Korunan kişinin geçici koruma altına alınmasına ilişkin koruyucu tedbir kararı ile şiddet uygulayan hakkında verilen önleyici tedbir kararlarının yerine getirilmesinden, hakkında koruyucu veya önleyici tedbir kararı verilen kişilerin yerleşim yeri veya bulunduğu ya da tedbirin uygulanacağı yer kolluk birimi görevli ve yetkilidir.
(4) Tedbir kararının, kolluk amirince verilip uygulandığı veya korunan kişinin kollukta bulunduğu hallerde, kolluk birimleri tarafından kişi, Bakanlığın ilgili il veya ilçe müdürlüklerine ivedilikle ulaştırılır; bunun mümkün olmaması halinde giderleri Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak üzere kendisine ve beraberindekilere geçici olarak barınma imkanı sağlanır.
(5) Tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesi, kararın uygulanmasına engel teşkil etmez.
(6) Hakkında barınma yeri sağlanmasına karar verilen kişiler, Bakanlığa ait veya Bakanlığın gözetim ve denetimi altında bulunan yerlere yerleştirilir. Barınma yerlerinin yetersiz kaldığı hallerde korunan kişiler; mülki amirin, acele hallerde kolluğun veya Bakanlığın talebi üzerine kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesis, yurt veya benzeri yerlerde geçici olarak barındırılabilir.
(7) İşyerinin değiştirilmesi yönündeki tedbir kararı, kişinin tabi olduğu ilgili mevzuat hükümlerine göre yetkili merci veya kişi tarafından yerine getirilir.
Kolluk görevleri
MADDE 11 – (1) Kolluk görevleri, kolluğun merkez ve taşra teşkilatında bu Kanunda belirtilen hizmetlerle ilgili olarak, çocuk ve kadının insan hakları ile kadın erkek eşitliği konusunda eğitim almış ve ilgili kolluk birimlerince belirlenmiş olan yeteri kadar personel tarafından yerine getirilir.
Teknik yöntemlerle takip
MADDE 12 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre verilen tedbir kararlarının uygulanmasında hakim kararı ile teknik araç ve yöntemler kullanılabilir. Ancak, bu suretle, kişilerin ses ve görüntüleri dinlenemez, izlenemez ve kayda alınamaz.
(2) Teknik araç ve yöntemlerle takibe ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Tedbir kararlarına aykırılık
MADDE 13 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi halinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hakim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.
(2) Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.
(3) Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir. Bu kararlar Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Merkezlerin Kurulması, Destek Hizmetleri ve
Kurumlararası Koordinasyon
Şiddet önleme ve izleme merkezlerinin kurulması
MADDE 14 – (1) Bakanlık, gerekli uzman personelin görev yaptığı ve tercihen kadın personelin istihdam edildiği, şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek ve izleme hizmetlerinin verildiği, çalışmalarını yedi gün yirmidört saat esasına göre yürüten, çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenen, şiddet önleme ve izleme merkezlerini kurar.
(2) Kurulan merkezlerde şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik izleme çalışmaları yapılır ve destek hizmetleri verilir.
Destek hizmetleri
MADDE 15 – (1) Bu Kanun kapsamında şiddetin önlenmesi ve verilen tedbir kararlarının etkin olarak uygulanmasının izlenmesi bakımından şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafından verilecek destek hizmetleri şunlardır:
a) Koruyucu ve önleyici tedbir kararları ile zorlama hapsinin verilmesine ve uygulanmasına ilişkin veri toplayarak bilgi bankası oluşturmak, tedbir kararlarının sicilini tutmak.
b) Korunan kişiye verilen barınma, geçici maddi yardım, sağlık, adli yardım hizmetleri ve diğer hizmetleri koordine etmek.
c) Gerekli hallerde tedbir kararlarının alınmasına ve uygulanmasına yönelik başvurularda bulunmak.
ç) Bu Kanun kapsamındaki şiddetin sonlandırılmasına yönelik bireysel ve toplumsal ölçekte programlar hazırlamak ve uygulamak.
d) Bakanlık bünyesinde kurulan çağrı merkezinin bu Kanunun amacına uygun olarak yaygınlaştırılması ve yapılan müracaatların izlenmesini sağlamak.
e) Bu Kanun kapsamındaki şiddetin sonlandırılması için çalışan ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmak.
(2) Korunan kişilerle ilgili olarak şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafından verilecek destek hizmetleri şunlardır:
a) Kişiye hakları, destek alabilecekleri kurumlar, iş bulma ve benzeri konularda rehberlik etmek ve meslek edindirme kurslarına katılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak.
b) Verilen tedbir kararıyla ulaşılmak istenen amacın gerçekleşmesine yönelik önerilerde bulunmak ve yardımlar yapmak.
c) Tedbir kararlarının uygulanmasının sonuçlarını ve kişiler üzerindeki etkilerini izlemek.
ç) Psiko-sosyal ve ekonomik sorunların çözümünde yardım ve danışmanlık yapmak.
d) Hakimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik ve psikolojik durumu hakkında ayrıntılı sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak.
e) İlgili merci tarafından istenilmesi halinde, tedbirlerin uygulanmasının sonuçları ve ilgililer üzerindeki etkilerine dair rapor hazırlamak.
f) 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümleri uyarınca maddi destek sağlanması konusunda gerekli rehberliği yapmak.
(3) Şiddet uygulayanla ilgili olarak şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafından verilecek destek hizmetleri şunlardır:
a) Hakimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik ve psikolojik durumu ile diğer kişiler ve toplum açısından taşıdığı risk hakkında ayrıntılı sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak.
b) İlgili makam veya merci tarafından istenilmesi halinde, tedbirlerin uygulanmasının sonuçları ve ilgililer üzerindeki etkilerine dair rapor hazırlamak.
c) Teşvik edici, aydınlatıcı ve yol gösterici mahiyette olmak üzere kişinin;
1) Öfke kontrolü, stresle başa çıkma, şiddeti önlemeye yönelik farkındalık sağlayarak tutum ve davranış değiştirmeyi hedefleyen eğitim ve rehabilitasyon programlarına katılmasına,
2) Alkol, uyuşturucu, uçucu veya uyarıcı madde bağımlılığının ya da ruhsal bozukluğunun olması halinde, bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavi olmasına,
3) Meslek edindirme kurslarına katılmasına, yönelik faaliyetlerde bulunmak.
(4) Şiddet mağduru ile şiddet uygulayana yönelik hizmetler, zorunlu haller dışında farklı birimlerde sunulur.
Kurumlararası koordinasyon ve eğitim
MADDE 16 – (1) Bu Kanun hükümlerinin yerine getirilmesinde kurumlararası koordinasyon Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.
(2) Kamu kurum ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişiler, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak kendi görev alanına giren konularda işbirliği ve yardımda bulunmak ve alınan tedbir kararlarını ivedilikle yerine getirmekle yükümlüdür. Gerçek ve tüzel kişiler, bu Kanun kapsamında Bakanlık çalışmalarını desteklemek ve ortak çalışmalar yapmak üzere teşvik edilir.
(3) Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolar, ayda en az doksan dakika kadınların çalışma yaşamına katılımı, özellikle kadın ve çocukla ilgili olmak üzere şiddetle mücadele mekanizmaları ve benzeri politikalar konusunda Bakanlık tarafından hazırlanan ya da hazırlattırılan bilgilendirme materyallerini yayınlamak zorundadır. Bu yayınlar, asgari otuz dakikası 17.00-22.00 saatleri arasında olmak üzere 08.00-22.00 saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu saatler dışında yapılan yayınlar aylık doksan dakikalık süreye dahil edilmez. Bu süreler Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenir. Televizyon kuruluşları ve radyolarda yayınlanacak bilgilendirme materyalleri, Bakanlık birimleri tarafından üniversiteler, ilgili meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının da görüşleri alınarak hazırlanır.
(4) Bu Kanunda öngörülen görevlerin yerine getirilmesi sırasında kamu kurum ve kuruluşlarının personeli Bakanlık görevlilerine yardımcı olurlar.
(5) Tüm kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, personel ve üyelerinin bu Kanunun etkin bir biçimde uygulanması amacıyla Bakanlığın hazırlayıp koordine edeceği, kadının insan hakları ile kadın erkek eşitliği konusunda eğitim programlarına katılmasını sağlar.
(6) İlköğretim ve ortaöğretim müfredatına, kadının insan hakları ve kadın erkek eşitliği konusunda eğitime yönelik dersler konulur.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Mali Hükümler
Geçici maddi yardım yapılması
MADDE 17 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre geçici maddi yardım yapılmasına karar verilmesi halinde, onaltıyaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının otuzda birine kadar günlük ödeme yapılır. Korunan kişinin birden fazla olması halinde, ilave her bir kişi için bu tutarın yüzde yirmisi oranında ayrıca ödeme yapılır. Ancak, ödenecek tutar hiçbir şekilde belirlenen günlük ödeme tutarının bir buçuk katını geçemez. Korunan kişilere barınma yeri sağlanması halinde bu fıkrada belirlenen tutarlar yüzde elli oranında azaltılarak uygulanır.
(2) Bu ödemeler, Bakanlık bütçesine, geçici maddi yardımlar için konulan ödenekten karşılanır. Yapılan ödemeler, şiddet uygulayandan tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde tahsil edilir. Bu şekilde tahsil edilemeyenler21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ilgili vergi dairesi tarafından takip ve tahsil edilir.
(3) Korunan kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun tespiti halinde yapılan yardımlar, bu kişiden 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Nafaka
MADDE 18 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre nafakaya karar verilmesi halinde, kararın bir örneği, resen nafaka alacaklısının veya borçlusunun yerleşim yeri icra müdürlüğüne gönderilir.
(2) Nafaka ödemekle yükümlü kılınan kişinin Sosyal Güvenlik Kurumu ile bağlantısı olması durumunda, korunan kişinin başvurusu aranmaksızın nafaka, ilgilinin aylık, maaş ya da ücretinden icra müdürlüğü tarafından tahsil edilir. İcra müdürlüklerinin nafakanın tahsili işlemlerine ilişkin posta giderleri Cumhuriyet başsavcılığının suçüstü ödeneğinden karşılanır.
Sağlık giderleri
MADDE 19 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında koruyucu tedbir kararı verilen kişilerden genel sağlık sigortalısı olmayan ve genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamına da girmeyen veya genel sağlık sigortası prim borcu sebebiyle fiilen genel sağlık sigortasından yararlanamayan ya da diğer mevzuat hükümleri gereğince tedavi yardımından yararlanma hakkı bulunmayanlar; bu hallerin devamı süresince, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında, gelir testine tabi tutulmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılır.
(2) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında önleyici tedbir kararı verilen kişinin aynı zamanda rehabilitasyonunun veya tedavi edilmesinin gerekli olduğuna karar verilmesi halinde, genel sağlık sigortası kapsamında karşılanmayan rehabilitasyon hizmetlerine yönelik giderler ile rehabilitasyon hizmetleri kapsamında verilmesi gereken diğer sağlık hizmetlerinin giderleri Bakanlık bütçesinin ilgili tertiplerinden karşılanır.
Harçlar ve masraflardan, vergilerden muafiyet ve davaya katılma
MADDE 20 – (1) Bu Kanun kapsamındaki başvurular ile verilen kararların icra ve infazı için yapılan işlemlerden yargılama giderleri, harç, posta gideri ve benzeri hiçbir ad altında masraf alınmaz. Bu Kanunun 17 ncimaddesi uyarınca yapılan ödemeler gelir vergisi ile veraset ve intikal vergisinden, bu ödemeler için düzenlenen kağıtlar ise damga vergisinden müstesnadır.
(2) Bakanlık, gerekli görmesi halinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idari, cezai, hukuki her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Kadrolar
MADDE 21 – (1) Ekli listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir.
Yönetmelik
MADDE 22 – (1) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar altı ay içinde, Adalet, İçişleri, Maliye, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarının görüşleri alınmak suretiyle Bakanlık tarafından hazırlanan yönetmeliklerle düzenlenir.
Yürürlükten kaldırılan hükümler ve atıflar
MADDE 23 – (1) 14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
(2) Mevzuatta 4320 sayılı Kanuna yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.
(3) Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce 4320 sayılı Kanun hükümlerine göre verilen kararların uygulanmasına devam olunur.
Şiddet önleme ve izleme merkezlerinin faaliyete geçmesi
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Kanunun 14 üncü maddesinde kurulması öngörülen şiddet önleme ve izleme merkezleri, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde Bakanlık tarafından belirlenecek illerde pilot uygulama yapılmak üzere kurulur. Kuruluşları tamamlanıncaya kadar merkezlerin görevlerinin Bakanlığın hangi birimlerince yürütüleceği Bakanlık tarafından belirlenir.
Yürürlük
MADDE 24 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 25 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

19/3/2012